HALKOYUNLARI (Halt Oyun mu?) HALT ETMEK MİDİR.!? HARAM MIDIR.!?
Daha önce Horon Haramdır diyenlere karşılık yazdığım yazıyı şimdi de Halkoyunu (halt oyundur) halt etmektir, diyenlere karşılık genişleterek güncelledim.
(Malatya Gazi Lisesi Müdür yardımcısı ve Eğitim Bir Sen üyesi Nevzat Turan 5 Nisan 2016 tarihinde Facebook hesabında şu ifadelere yer vermişti. Allah aşkına şu güzelim memleketimizin hangi yöresinde böyle kızlı erkekli halk oyunu var. Maalesef gençlerimize çocuklarımıza halk oyunları adı altında halt oyunları oynatılıyor'.)
Folklorun ( halk biliminin ) en önemli bölümü olan halkoyunlarımızın sosyal işlevi ve dinimizdeki yeri.
Folklorun (halk biliminin) en önemlilerinden olan halkoyunları (Karadeniz’de -HORON, Trakya’da -HORA, Ege’de-ZEYBEK, Orta, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da-HALAY, Kuzeydoğu Anadolu’da- BAR, Marmara ve Trakya’da -KARŞILAMA, Batı Akdeniz’de- KAŞIK, Türk ve Alevi yörelerinde-SEMAH, Ege, Batı Akdeniz ve Güney batı Anadolu’da-BENGİ, MENGİ, TEKE ZORTLATMASI). V.b gibi yöresel halkoyunlarımız. Gerektiği gibi algılanıp kavranırsa ve ele alınırsa, zaman, zemin ve imkân bulunabilse, tüm insanlığı el ele, omuz omuza, özgür ve kardeşçe bir arada tutar. İnsanlık barış, sevgi ve saygı içinde yaşar. Bu aynı zamanda yüce dinimizin bize bir emri ve öğretisidir.
Halkoyunları haramdır veya (halt oyunudur) halt etmektir sonucuna varabilecek, kız erkek bir arada halkoyunu oynamak haramdır veya (halt oyunudur) halt etmektir demeden önce, halkımız halkoyunlarını nasıl oynar ona bakmak lazım.
Halkın= bir evde, bir mahalle ve köyde, bir beldede ve ilçede, bir ilde ve bölgede ve nihayet bir ülkede tek bir aile olduğunu unutmayalım.
Bu aile insanlarımız; Bir elinde dedeleri diğer elinde nineleri. Bir elinde babası diğer elinde anası. Bir elinde ablası diğer elinde ağabeyi. Bir elinde erkek kardeşi diğer elinde kız kardeşi. Bir elinde amcası diğer elinde dayısı. Bir elinde teyzesi diğer elinde halası ile birlikte en geniş aile olarak oynar. Ve diğer yakınları ile komşularında aynı şekilde el ele tutunarak halkoyunu halkasına dâhil olup çoğalarak geniş bir halk topluluğu şeklinde, büyük bir aile olarak ve her bir fert aile ruhu içinde halkoyunlarını oynarlar. Tıpkı bağında bahçesinde, tarlasında çapa yaparken, kazıma yaparken, belleme yaparken ve işinde, gücünde aile olarak nasıl bir arada oluyorsa, evinde, sofrasında nasıl bir arda olabiliyorsa ve bu bir arada olmak insani ve imanı bir gereklilik olması nedeniyle ne haram ne de günah sayılmıyorsa, Neden ve ne için halkoyunlarımızı, haramdır, günahtır veya (Halt oyundur) halt etmektir diyerek nefsimize kurban edelim. Böyle düşünenlerin nefislerini terbiye etmesi ve aklına mukayyet olması gerekir. Sevgi ve saygıyı kötü emellerine alet edersen hem haksızlık edersin, yalancı olursun, hem de günah işlersin haram olur. Oysa sevginin ve saygının bizatihi kendisi ne günahtır ne de haramdır. Halkoyunlarımızın, icrası da ne günahtır ne haramdır ne de ( Halt oyundur ) halt etmektir. Folklorcuların yani halk oyuncuların arasında zihinleri, nefisleri ve ahlakları bulanık olanların eğitilmesi, öğretilmesi ve terbiye edilmesi hepimizin görevidir.
Halkoyunlarının ruhunda sevgi ve saygı vardır, doğruluk, adalet ve eşitlik vardır, temizlik, hoş görü ve anlayış vardır. Kısaca dinimizin bizlere öğrettiği ve emrettiği tüm değerler vardır. Hal böyle iken, halkoyunları haramdır veya ( Halt oyundur ) halt etmektir sonucunu doğuracak söylemler kültümüzü tamamen yok eder. Kültürüyle var olan bir halkta yozlaşır ve yok olur. İnsanımız sosyal, kültürel ve inanç değerlerine sıkı sıkıya bağlı ve bu değerlerden asla taviz vermeyen bir yapısı olduğu asla unutulmamalıdır.
Bu oyunlar halkın öz değerleridir, töresidir, geleneğidir ve göreneğidir. Yani kültürüdür. Bu kültür yüz yılların birikimi ile süzülerek, topluma faydalı, yararlı olduğu için benimsenmiş ve bozulmadan günümüze kadar gelmiştir. Eğer böyle olmasaydı bizleri yaratan bu değerleri önümüze koymazdı.
O halde dedelerimle, ninelerimle, babamla, anamla, ablalarımla, ağabeylerimle, kız ve erkek kardeşlerimle, amcalarımla, dayılarımla, teyzelerimle halalarımla bir arada, bir aile olarak halkoyunu Oynamam neden haram olsun. Bunlar bana el midir? Yabancı mıdır? Namahrem midir? Haram bunun neresindedir? Kaldı ki bu tür kültürel faaliyetler, milli ve dini bayramlar ve düğünlerin yanında, halkın bir şeyleri başarması, bir sorunu çözmeleri ve bir sıkıntıyı bertaraf etmeleri, huzur bulmaları, mutlu olmaları sonucu bir nevi yaratana şükrünü neşe ve coşkuyla oyun oynayarak ifade etmesinin bir yoludur.
Düğün, dernek, eğlence ve şenliklerde halkoyunu oynamak için bir araya gelindiğinde, içkiler içilmesi, gelişi güzel silahlar atılması, bul karayı al parayı gibi kumarlar oynanması, soygun niteliğinde ve temizlikten uzak satışlar yapılması ve inancımıza ve ahlakımıza aykırı, toplumu yaralayan, hem kültürümüzün hem de inancımızın onaylamadığı değerlerimizi zehirleyen birçok davranış, eylem ve hareketlere karşı kültür adamlarımızla beraber din adamlarımızın ve eğitimcilerimizin söylenecek sözleri varken, halkoyunu haramdır veya halt etmektir sonucunu doğurabilecek söylemlerin anlamı nedir? Yoksa insanımız üzerinde yeni bir oyun mu sahnelenmektedir?
Yörelerimizin dernek, vakıf, federasyon ve konfederasyon gibi sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri, kültür adamlarımız ve eğitimcilerimiz, din adamlarımızın ve bazı eğitimcilerimizin fetvasına katılmak yerine onlara gerçek halkoyununun ne olduğunu hatırlatmalarını, kültürümüze, folklorumuza ve halkoyunumuza zarar verecek davranışlar hususunda halkımızı bilgilendirmelerini istemek daha doğru olanı değil midir?
Halkoyunlarından bahsedilirken unutulmamalıdır ki,
Halkoyunlarımız: sululuğu, taşkınlığı ve abartıyı kaldırmaz, asil bir oyundur. O yüzden asaletli oynanır. Hoş olmayanı ve uygun olmayanı içinde barındırmaz. Halkoyunuyla şov yapılmaz. Çünkü halkoyunu: Anamız, Yarımız, Kızımız ve Vatanımız gibidir. Bu ruhla halkoyunlarımız sahiplenilir ve öyle icra edilir.
Hal koyuncu (folklorcu): kültürümüzün örnek insanıdır. Gelenek, görenek ve töremizle birlikte inancımıza uygun ve bağlı olarak, ahlaklı, terbiyeli, hoşgörülü, saygılı ve sevgi dolu olan insandır.
Bu vesileyle hatırlatmak isterim ki
Ecdadımız Çanakkale de 1916 da halkoyunu oynayarak savaşmış ve bizlere bu vatanı emanet etmiştir. Düşünsenize, sen kalk ülkemizin bir ucundan öbür ucuna binlerce km yolu bin bir zahmetle elinden enstrümanlarını eksik etmeden git ve asker ocağı peygamber ocağı diyerek orada halkoyunlarını oynayarak şehit ol. Bu kültürel aşk çok büyük ve eşsiz bir vatan aşkının yanında sonsuz bir inancın ve imanın da gereğidir.
Ecdadımız 1916 da Çanakkale destanını yazarken ve istiklal savaşını verirken enstrümanlarıyla, halkoyunlarıyla vatan aşkı uğruna şehit olmuştur. İşte bu nedenle kültürümüzün değerini iyi anlayalım ve iyi bilelim. Bütün Müslümanlar kardeştir diyen İslam dinine iman edenler olarak bu kültür, bizi vatanımızla bütünleştiren, sevgi ve saygı içinde kardeşçe yaşamamızı sağlayan en değerli varlığımızdır.
Saygılarımla. Nisan 2016
Hasan Okhan Okumuş
HALKOYUNLARI ( Halt Oyunu ) HALT ETMEK MİDİR? HARAM MIDIR? Yazımıza yapılan eleştirilere karşı değerlendirmemiz.
-Yazımızda, dinimize karşı asla sözümüz yoktur.
-Ama dinimiz adına söz söyleyenlere sitemimiz var.
-Kurum olarak Diyanetimize ve mensuplarına da sözümüz yok ama Diyanet adına söz söyleyenlere, görevlerinin gereğini adaletle ve doğru yapmalarını hatırlatma hakkımız var.
-Devletimizin kurumları;
-Millî Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere, Dış İşleri Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Turizm ve Tanıtma Bakanlığına bağlı halk oyunları ile ilgilenen daireler vardır. Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı Halk Oyunları Federasyonu ve bu federasyonun da 81 ilimizde il temsilciliği bulunmaktadır. Tüm Türkiye’deki üniversitelerde, liselerde, ortaokullarda, hatta birçok ilkokulda halk oyunları kulüpleri ve grupları çalışmalarını sürdürmektedirler. Halk Eğitim Merkezlerinde, belediyelerde ve kültür derneklerindeki çalışmaları da katarsak milyonlarca kız-erkek gençlerimizin halk oyunları ile ilgilendiklerini görürüz.
-Ülkemizin kimliği olan bu kültür değerimizle ilgili birileri çıkıyor; Halkoyunları halt oyunudur diyor. Bu işin içinde milyonları bulan gençlerimizi ahlaksızlıkla ve zinayla yaftalıyor. Diyanet görevlilerimizin, bu çirkin iftiraları adeta tasdikleyen bir sessizlikle karşılaması doğru mudur?
Ayrıca bazı Diyanet görevlilerimizin;
-Dini eğitim veren bazı kurslarda ve bazı yurtlarda küçük kız ve erkek çocuklarımıza bademleme denen tacizlerin yapılasına ve istismarlara,
-Annenin dizi tahrik eder diye söylenmesine,
-Kız kardeşin hamile bırakılmasına,
-Kızın Öz babasından çocuk sahibi olmasına,
-Babanın kızına tecavüz etmesine,
-12-17 yaşlarında kız çocuklarından mükemmel eş ve anne olacağının teşvik edilmesine,
-3 yaşındaki kız çocuğunun külotla amcadan uzak durması gerektiğine Vb. bir yığın ahlaksızlıklara,
-Kadınlarımızın, çocuklarımızın ve doğadaki canlıların öldürülmesine,
-Açlıkla pençeleşen işsizlerimizin, ekmeğe muhtaç işçilerimizin, gariban memurlarımızın ve muhtaç hale düşürülmüş çiftçilerimizin sorunlarına,
-Yolsuzluklara, soygunlara, hırsızlıklara,
-Ölçüde ve tartıda yapılan hilelere,
ve benzeri yanlışlara, hak ve adaletsizliklere neden hiç sesi çıkmaz !!!
-Ama nasıl oluyor da, Milletimizin kimliği olan kültür değerlerimiz hakkında planlı ve görevli bir şekilde maksatlı değerlendirmeler yapılır ve kültürümüz için çalışmalar yapan ve faaliyetlerde bulunanlar adeta günah keçisi ilan edilir.? Diyanetimiz, haram sayılan faizi yeri geldiğinde ihtiyaca binaen haram olmaktan çıkardığını da biliyoruz.
İşte bizim dikkat çekmek isteğimiz bu yanlış tutum ve yaklaşımlaradır.
-Ayrıca yazımızda iyiye ve güzele, hayra ve barışa yönelik, kardeşlik anlayışı içinde temiz ahlaklı insanlarımızın, Elele, omuz omuza vererek bir araya gelmelerini sağlayan kültür değerlerimizdir. Yılların süzgecinden geçerek gelen ve halkımız tarafından iyi bulanarak benimsenen örf ve adetlerimiz yani kültürümüz, ahlaksızlığı, kötülüğü, çirkinliği, namussuzluğu asla kabul etmez ve içinde barındırmaz. Bu anlamda kültür değerlerimiz inancımızın da bir nevi sigortasıdır.
-Kuran’da İnananları güzel işler yapmaya teşvik eden “hayra ve barışa” yönelik işler yapmanın esas olduğunun 100’e yakın ayette geçtiğini görmekteyiz. Bu ayetlerde iman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanların ödüllendirileceği de belirtilmektedir.
-Ayrıca İslam alimlerinin şu tespitleri var;
“Müslümanların iyi gördüğü Allah katında da iyidir. Onların kötü gördüğü Allah katında da kötüdür.”
Toplumda kabul gören güzel âdetlerin Kur’an ve Sünnet çerçevesinde olmasına işaret eder. Çünkü Kur’an ve Sünnetin hoş görmediğini, Müslümanlar da tasvip etmez.
Örf ve âdetler, toplum tarafından bilinen, kabul edilen, hoş karşılanan, dine göre de meşru ve makbul olan davranışlardır. Kur’an’da geleneklerin akıl ve vahiy süzgecinden geçirilmesi, vahye aykırı olmayan, akla ve insan yaratılışına uygun bulunan örf ve âdetlerin kabul edilmesi emredilmektedir. Bizde yazımızda bu değerlerin halkımız tarafından benimsenerek uygun bulunduğunu söylüyoruz.
-Hucurat suresi 10.da ‘Müminler ancak kardeştir’ der.
Kardeş olmak, arkadaş ve sadık dost olmak; sevinçte ve kederde beraber olmayı göze almak demektir, bunu fiili olarak göstermek demektir, sevmek, saymak, güvenmek, merhamet etmek, yardımlaşmak ve dayanışmak demektir. Bunlar olmadan kardeşlik iddiasının bir anlamı olmaz. Yazımızda konu ettiğimiz folklorumuz ve halkoyunlarımız da aynı değerleri esas almaktadır.
-Bütün bunların ışığında görüşlerimizi hakaret etmeden, aşağılayıcı olmadan ve dinimizin hoş görüsü temelinde dile getirmeliyiz ki birbirimizden faydalanalım.
Hiç kimse; kendisini daha akıllı, bilgili, inançlı ve daha imanlı görerek Dinimizin sahibi edasıyla, başkalarını, akılsız, bilgisiz, cahil, inançsız ve imansız görerek hesap sorar durumda olmamalı.
Kuran ne diyor? ‘Allah bilir’.
Saygılarımla